Kıbrıs Barış Harekâtının 48. Yıldönümü Münasebetiyle
21 Temmuz 2022 | 15:05

kıbrıs-1

 

KIBRIS BARIŞ HAREKATININ 48. YILDÖNÜMÜ

                Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün veciz sözü ve akılcı politikaları doğrultusunda kuruluşundan itibaren “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” düsturuyla barışı önceleyen bir politika izlemeyi temel ilke olarak benimsemiştir. Lozan Antlaşması’yla çözümlenemeyen sorunlarını da muhatap ülke yönetimleriyle bu doğrultuda ikili antlaşmalarla çözmeye özen göstermiştir. Kıbrıs Adası ile ilgili gelişmelerin tarihi arka planı Osmanlı Devleti’nin yükselme ve dağılma dönemleriyle ilintilidir. Bu uzun geçmişte ada özelinde yaşanan gelişmelerin bütün ayrıntısını burada tahlil etmek mümkün değildir. Türk idaresinin adadan kopuş süreci, 1877-78 Osmanlı-Rus harbinin bozduğu dengeyi Rusya’ya karşı koruma adına zamanın Osmanlı yönetiminin hakimiyeti kendisinde kalmak şartıyla adayı İngiliz idaresine bırakmak zorunda kalmasıyla başladı. Bu tarihten sonra adadaki İngiliz idaresi, Türklerin haklarını ve Osmanlı idaresinin hukukunu peyderpey ihlal ederek Rumların hareket kabiliyetini genişletti. I. Dünya Savaşı’nın başlaması ve Osmanlı Devleti’nin savaşa katılması üzerine İngiltere hükümeti 5 Kasım 1914’te Kıbrıs’ı ilhak ettiğini ilan etti.

                Türk istiklal savaşının kazanılması üzerine imzalanan Lozan Antlaşmasının 20. Maddesi ile Kıbrıs’ın İngiltere’ye ilhakı yeni Türk Devleti’nin kuruluş belgesinde kabul edilmiş oldu. Ada Rumları ve Yunan idaresi ise Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etme arayışı içine girdiler. 1930’lu yıllardan itibaren Rum-Yunan ikilisi planlarını eylemlere dönüştürerek adada İngiliz idaresini etkisizleştirme ve Türkleri de yok etme stratejisi izlemeye başladılar. II. Dünya Savaşı’nın ardından Rodos ve 12 adayı bir mesai harcamadan galip devletlerin “ikramıyla” ele geçiren Yunan hükümeti ve Rumlar bir oldu-bitti sonunda aynı neticeyi Kıbrıs adası için de planlamaya başladılar. Başpiskopos Makarios’un öncülüğünde adada 15 Ocak 1950’de Rumların katılımıyla, %96 oranında Yunanistan’a katılım ile sonuçlanan bir plesipit yaptılar. Bu plesipit sonucuyla 1952 yılında Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na müracaat ederek Rumlar için selfdeterminasyon hakkı talep ettiler. Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın Türkiye Cumhuriyeti temsilcisi aynı hakkın ada Türkleri için de tanınması talebinde bulundu. Birleşmiş Milletler Teşkilatı bu talepleri reddedince Rum-Yunan ikilisi EOKA adlı terör örgütünü kurarak hedefine anarşi ve terör yöntemiyle ulaşma gayreti içine girdi.

                Uzun ve kanlı olayların ardından 1959 yılında İngiltere-Türkiye-Yunanistan’ın garantörlüğünde Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla yeni bir ortak idari yapı oluşturuldu. Ancak Rum-Yunan ikilisi kısa bir süre sonra bu yapıyı da bozarak adada Türkler aleyhine anarşi ve terör yöntemiyle jenosite varan olaylar çıkarmaya devam ettiler. Ağır kayıplarla geçen 1960’lı yılların ardından 20 Temmuz 1974’te Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kararıyla harekete geçen Türk ordusu, adada barışı tesis etmek üzere harekete geçti. Adada hukuksuzlukla dolu kanlı geçmişe rağmen Amerika-İngiltere eksenli batı bloğu başta olmak üzere Türkün bu haklı müdahalesi hukuksuz ilan edilmiş ve ambargolarla cezalandırılmak istenmiştir. Ağır uygulamalara rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kıbrıs Adası ve Kıbrıs Türk halkıyla ilgili haklı davasını bugüne kadar başarılı bir şekilde savunmuştur.                  

background image